21 Ağustos 2011 Pazar

Asya ve TV

yaz basından beri yani Asya kresten ayrılıp yaz tatiline girdiginden beri TVle pek bir icice olmaya basladı.Sabah kalkar kalkmaz TV yi acmalar ve eger oyun arkadası yoksa oyuncaklarla zaten oynamak istemedigi icin evdeki saatlerinin uyku haric geri kalanını neredeyse TV önünde gecirir oldu. Bu da uzmanların asyanın yas grubu icin koydugu günde en fazla 2 saat limitinin en az üc katına esitti. Ve bu iki ay zarfında babası da ben de Asyanın dönemsel inatlasma, huysuzluk vs lerinin arasına serpisen ve belki de bu duygulanımları daha da artıran negatif etkilerin bizzat tanıgı olduk. Belki sadece yaz modu düzen degisikligi farklı sosyal aglarla biraraya gelisin de etkisi vardı ama ben kızımın Anne Shirley ve arkadaslarının edalarıyla (ki ögretici bir cizgi filmdir kendisi ama Asya henuz cıkarılacak dersleri alma asamasında olmadıgı icin belki :))-ve belki kacırdıgım bilimum cizgi film karakterlerinin- benimle konusmasına deli oldum bu duruma deli...evde alternatif üretemeyisimin baslıca nedeniyse oyun arkadası olarak cogunlukla tek alternatif olmam, ve benim de sabah 10 da baslayıp havuz, deniz park bahce ya da isyeri ziyareti gibi gün boyu belki sadece 1-1.5 saatlik ögle uykusuyla rölantiye alınan ve 3.5 yas enerjisiyle yürütülmesi gereken tüm bu aktivitelerden sonra evde biraz soluk almaya, yemek vs. ile ugrasabilmek icin enerji toplamaya duydugum ihtiyactandı ve maalesef Asya bazı ender yasıtları gibi TV nin dekoratif bir esya degil acıldıgında ona renkli, apayrı bir dünyayı getiren bir aygıt oldugunu cok önceden
ögrenmişti. Neyse bir süredir aklımı kurcalayan ruhumu bunaltan - neden zamane cocugu iste deyip gecemiyorum ki -bu sorunu krese baslayana kadar askıya almıstım.
Persembe günü krese basladık. Böylece ilk sabah hic ikinci sabah 5dk izlendi TV.
Bu sayede hafta ici yasal limiti:) tutturabildik. MAX. 2 saat izlendi persembe,cuma...
Ama haftasonu yine 4 saate cıktı. 6-7 saate kıyasla yine iyi ....su sabahları kurtarabilsek keske ...hedef sorun bu neden asya sabahları bebeklerim diye uyanmıyor... ya da ben neden kalkarkalkmaz evcilik oynayamıyorum. Allahım nasıl bir anneyim :)
bu 4 gündür Asya'da eski haline -yani huysuz, asırı talepkar, bol aglamalı olmadan önceki- dönüş emareleri var. Tabi bu cok faktörlü bir durum. Sonucta krese basladı, evinde, yine anne-baba otoritesi agırlıklı yasıyor ...vs. Ama ben TV saatlerindeki azalmanın bunu yine de olumlu etkileyecegini düsünüyorum. Eger evde sürekli TV izleyen dizi ya da futbol fanatigi bir anne baba görse icim yanmayacak .bu ayrı birsey Tv nin kendine has bir büyüsü var ve maalesef evde bir alternatif olarak duruyor olması aslında en büyük sorun sanıyorum...

14 Ağustos 2011 Pazar

Ortaya Karışık


elveda damla çikolatalı kurabiyeler :(

Kendi ellerimizle yaptık asya pismelerini dörtgözle bekliyordu. Sadece biraz kitap okumak istemisti.Asya'nın odasındaydik hemen mutfagın bitisiginde...yanacaklarını nereden bilebilirdik :(


Okumalar: "Elveda üiversite"

Evet o da bir hızla bitti. Serenad'dan farklı olarak, gelen profesörlerin dünyasını madalyonun o yüzünü oldukça detaylı anlatıyor. Meğer üniversite hayatımızın yapıtaşlarıymışlar. Böyle bir önem taşıdığını o dönemin hic bilmiyordum. Ve evet cok güzel bir aska da deginilmis. Kültürleri aşan, bir suç ortaklığında kanayan bir askın... İki kitabın ardarda okunmasını siddetle tavsiye ederim.

11 Ağustos 2011 Perşembe


SERENAD

son bir ay bol okumalı gecti. İki Ahmet Ümit, bir Grange, bir John Fowles romanından sonra Livanelli 'nin Serenad'ını okudum. Hakkında cok az sey bildigim bir döneme 1930'ların dünyasına İstanbul'a üniversite devrimine götürdü beni.. yüregime dokundu kanattı, aklımı kurcaladı, sorgulattı. Siddetle tavsiye edebilecegim cook ama cook güzel bir okumaydı. İçimde Struma'nın ve benzer pekcok felaketin sızısıyla kalakaldım.
Sİmdi elimde yine aynı dönemi anlatan baska bir kitap var "Elveda Üniversite"... İstanbul Universitesinde baslayan egitim yapılanmasını anlatıyor yine icinde bir kırık ask oyküsüyle. Cok ilerleyemedim henuz baslarındayım ama güzel bir okumanın vaadini tasıyor.

tatilin ardından ...

Döndük evet az da olmadı aslında 2 hafta..ama yazar olarak ugrayamadım bloguma... krese baslamadıgı icin heryerde ve herzaman Asya kuzusuyla beraberiz ama ..tatil modu huyumuzu suyumuzu da bayag bir degistirdi. Kuzu oluyor bazen bir kurt ... inatcılık, dedigim dediklik ayagını yere vurmalar falan .... Antalya sıcagıda cabası. Iste böyle gecerken zaman yazamamısım coktandır. En son kazdaglarında kalmısım. Kekik kokularında... TaTilimin kendime ayırabildigim o tek gününde, doganın dinginliginde... yaz burada cok uzun sürüyor.. belki mart ayında denize girmek o muhtesem bahar ve güz dönemi büyük bir ayrıcalık ama su günler bedelini ödetiyor Antalyalıya . Klimaya bagımlı, olmadıgında yapıs yapıs ve akıl bir turlu yerine oturamadan dolasıyorsun gün içinde... sanırım evet kabul itiraf ediyorum özledim ben kışı ...zaten bir kış çocugundan da baska ne beklenir :)