15 Mart 2014 Cumartesi

Tempodan sükunet ve derinliğe

sırasıyla günümü özetleyen iki resim



Bugün inanılmaz yoğun günlerden biriydi.Güne Asya'yla dışarıda kahvaltı ederek başladık saat 9' a geliyordu. Muhteşem bir sabahtı pırıl pırıl.İyi ki "Antalya'da yaşıyorum" u tekrar tekrar söyleten o muhteşem ışıklı günlerden biri.Sonra ben okula toplantıya gittim.Saat 10' a geliyordu. 11'de Asya'yı babasından aldım çünkü kreşinde çocuk gelişimi üzerine bir sunum vardı.O da arkadaşlarıyla oynamayı planlıyordu gittik. 12'yi biraz geçe çıktık.Saat 1'e doğru Asya'nın jimnastik kursuna doğru yola çıkmıştık.Kreşten çok sevdiği bir arkadaşının da aynı kursa yazılacağını bilmek Asya'yı inanılmaz sevindirmişti. Çocuklar 1-2.30 arası çalışırken biz iki anne de sohbetteydik...Çalışma sonrası malum yemek vesaire ve olmazsa olmaz bir park ziyareti ....4.30 a doğru parktan ayrılış çünkü Asya babamızın yoğun ısrarı ve kendisinin şaşırtıcı  ilgisi sonucunda karate-aikido'ya başlamıştı iki hafta önce ve çalışmanın bir günü maalesef jimnastik dersiyle aynı güne denk geliyordu.Ben yorulur her cumartesi gitmeyiz nasılsa derken heyhat karşımda bir enerji topu adeta yooo hiç yorgun değilim.Çok seviyorum jimnastiği karateyi keşke hergün olsa diyen bir bücür buldum..Tabi soluğu orada aldık. O çalışma da 6'ya doğru bitti.Toparlanma bir kaç ufak alışveriş falan derken 7.30 gibi eve girebildik. Ben soluğu yoga matında aldım bu yorgunluk anca atılır diye ...baktım Asya'da oturmuş karşıma bende yapacağım diyor.:) Seda Bağcan'ın muhteşem mantralarıyla yaptık birsüre ana-kız yogası.:) Elele tutuşup birbirimi ne kadar sevdiğimizi söyledik. Sonra Asya işi eğlenceye vurdu ama eğlencesi maalesef ayağımın altında dolaşırken dudağına gelen ufak bir darbeyle son buldu.Pek şikayet edip ağlamadı ama çekildi kenara oturdu :)
Bugün çok yoğun, dolu dolu ama aynı zamanda Asya'yla derin ve anlamlı sohbetleri yaptığımız bir gündü. Karşımıza çıkan bir iki duygusal krizi atlatırken Asya'yla özel günlerin anlamını (doğumgünü ve kutlamaları gibi-malum Asya'nınki yaklaşıyor ve çok heyecanlı her zamanki gibi) sevdiğimiz insanlarla paylaşılınca kıymetlendiğini ve böyle günlerin sadece kutlamak adına yapılan hediye-pasta ilişkisi olmadığını bizi mutlu eden şeylerle geçirdiğimizde de kutlamış olabileceğimiz konuştuk. Ve olayları tekrar tekrar deneyimlediğimizde anlamlarını yitirdiğini.(nedenarkadaşının yaptığı gibi hem kreşte hem evde hem de kursta doğumgününü kutlayamayacağımızı konuşurken) Hayatta mutlu olmak için ne kadar çok sebebimiz olduğunu hatırlattım.Mesela bugün onu mutlu eden ne kadar çok şey yapabildiğini, bunları tek tek düşünmesini istedim. Sonra mutluluk ve mutsuzluk kavanozları oluşturmaya karar verdim.Aynı ebatta iki kavanoza hergün o gün Asya'yı  mutlu eden ve mutsuz eden şeyleri yazıp atacağız. Mutlu olmak için birsürü sebebi olduğunu üstelik bunların illa çok büyük sebepler olması gerekmediğine yönelik farkındalığını güçlendirmeyi ve hayatındaki güzelliklerin olumsuzluklardan daha fazla olduğunu şimdiden içselleştirmesini istiyorum. Geçen gün pozitif düşünceyle ilgile bir program dinliyoruz derste.Öğrencilerime sordum gece uyumadan önce gününüzü düşündüğünüzde en çok neyi hatırlıyorsunuz diye çoğunluk negatif olayları diye cevap verdi.Gerçekten de en mutsuz olduğumuz günü hatırlamak çoğu zaman daha kolaydır en mutlu olduğumuz günü hatırlamaktan ve yoğun geçen bir iş gününün ardından akşam gözümüzü kapadığımızda nedense yaşadığımız ufak kriz anlarını hemen hatırlarız da arkadaşımızın kahvemizin yanına ikram ettiği o çikolatanın tadı birtürlü gelmez aklımıza.Oysaki bilimsel olarak da kanıtlanmış pozitif düşünen insanlar daha az hastalanıyorlar ya da daha çabuk iyileşiyorlar hastalandıklarında. Sırf bunun için bile değer bu konuda kendimizi gerekirse eğitmeye.
Karamsarlığın hergün ruhumuza somut olaylarla kaçınılmaz bir şekilde zerkolduğu kaygan politik zeminlerin ülkesi ülkemde belki haydi takalım Pollyanna gözlüklerimizi gibi oluyor pozitif düşünelim tavsiyesi, fazla hayalperestçe.Benim kastettiğim uçarı kelebek neşesi değil- ki o da aslında gerekli ama- bilinçli bir şekilde seçerek yüreğimizi sıkarken bile demirden bir el "inadına yaşamak" gibi seçmek, cımbızla ayıklamak gerekse bile bulmak hayatımızdaki mutluluk sebeplerini .Çünkü lüksümüz yok; gencecik bedenler elveda derken hayata, bizim gündelik ıvırzıvırı dert diye baştacı yapıp, sızlanmaya hakkımız yok.

Belki Asya henüz sadece altı yaşında ama kocaman bir yüreği ve pırıl pırıl bir aklı var her çocuk gibi. Ve ben hep şunu farkediyorum çocuklar zeka ve duyarlılıklarına saygı duyulduğunda sizinle çok daha yakın çok daha samimi bir biçimde ilişkileniyorlar. Yoğun geçen günün en güzel kazanımıydı bu sohbetler benim için, günün tüm yorgunluğuna değdi.
 





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder