2013'ü ülkemden cehaletin terk-i diyar eylediği bir yıl olması dileğiyle karşılarken .... yine aklın "tutulma" yaşayacağı haberlere uyandık. Meğer biz aslında ne kadar yanlış ellerde öğrenmişiz çocukken dostluğu, merhameti, sevmeyi... hala içim ısınarak hatırladığım o güzel romanlar ve kahramanları aslında ne kadar kaba, ne kadar ahlak yoksunuymuş meğer tüh tüh gözlerim yumuk yumuk geceler boyu o kitap sayfalarında harcadığım zamana... ah Zeze "sen neymişsin be".....
Bir de kipitap.com dan şöyle bir mektup düşmüş posta kutuma dün:
Şeker Portakalı bir çocuğun okuyabileceği en güzel kitaplardan biridir. Her şeye rağmen sevmeyi, olan bitene her kötü şeye rağmen güvenmeyi, beklenmedik yerlerde, beklenmedik anlarda kurulan dostlukları anlatır. 5 yaşında bir çocuğun, Zeze’nin, küçük bir şeker portakalı fidanında aradığı sevgiyi bulması, başta korktuğu bir adamla kurduğu o sağlam dostluk ve küçücük yaşındaki hayata bakışı, hayalleri, acıları, düşleri insanın zaman zaman içini burksa da, yaşama dair umut aşılar.
Bizim ülkemizden çok uzak topraklarda geçen bu hikaye, o kadar yakın gelir ki bize… Ve başka hiçbir kitabın dokunamayacağı kadar kalbinize dokunur bu kitap. Bu kitapla birlikte Zeze, sizin hayatınızın da bir parçası olur. Onun kıvırcık saçlarını okşamak, gözyaşlarını silmek, elinden tutup “her şey geçti” demek istersiniz. O kadar gerçektir Zeze. O yüzden, büyüyüp “Güneşi Uyandıralım“la ya da “Delifişek“le tekrar hayatınıza girdiğinde sevinirsiniz, Zeze’yi bir kere tanıyınca özlersiniz çünkü. Ve öyle bir güçtedir ki bu kitap, Zeze yıllar yıllar önce hayatınıza girse de, bir daha asla çıkmaz.
Şeker Portakalı yetişkinken de okunur, çocukken de. İkisi de farklı birer deneyimdir. Ama ne zaman okursanız okuyun, size sevmeyi öğretir. Hayatta verilecek en önemli dersi, hiç ders verme kaygısı gütmeden verir.
Bugün bu kitabı öğrencilere okutan bir öğretmen hakkında soruşturma açıldığını duyuyoruz. Kitabın “argo” içeriyor diye ‘sakıncalı” bulunmasını izliyoruz hayretle. Böyle bir kitabın, belki de yazılmış en güçlü çocuk kitabının, hayır bu yanlış bir tanımlama, çocuklara dair yazılmış en önemli eserin; ‘sakıncalı’ addedilmesi bize göre akıl alır bir şey değil… Çünkü bu kitaba dair tek sakınca; Vasconcelos’un kendi hayatından izler taşıyan bu muhteşem eserini okumamak olabilir.
Bugün “Türk örf ve ananelerine aykırı” olduğu söylenen bu kitabın kahramanı Zeze, aslında bize çok tanıdık bir küçük çocuk, biliyor musunuz? Zeze’nin acılarını tanıyoruz, biliyoruz, onu ve onun gibileri her gün sokaklarda görüyoruz, aykırı olmak bir kenara, o kadar yakın ki bize Zeze…
Bırakın çocuklarımız da Zeze’yi tanısın, Zeze’nin dünyasını keşfetsin, onunla arkadaş olsun, ondan sevmeyi öğrensin. Ağzı bozuk bile olsa, inanın, Zeze’den onlara kalan onun kullandığı 3-5 argo sözcük olmayacak asla.
yok yok biz kesinlikle yanlış ellerde büyümüşüz !!!
Not: Şşşşşt Zeze hani seni sakladığım o kitap rafınının köşesi var ya hani biraz daha büyüse de Asya'ya zevkle okusam diye beklerken senin de dinlendiğin yer...aman ha sakın oradan şu sıralar çıkma :) aman mazallah ....
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder